Ana içeriğe atla

Berkcan Gümüş - Esaretin Bedeli



                                                   
                                                   ESARETİN BEDELİ
       

      Esaretin Bedeli, 23 Eylül 1994 yılında ABD’de 10 Mart 1995’de ise Türkiye’de yayınlanmış İMDB tarafından 9,3 puan ortalama ile derecelendirilmiş tüm zamanların en iyi filmi seçilmiş bir başyapıttır. Başrollerini Tim Robbins ve Morgan Freeman’ın paylaştığı film Andy Dufrense ekseninde genel hapishane hayatını, bu hayat içinde yaşama tutunmayı konu edinir. Andy Dufresne, genç ve başarılı bir bankerdir. Karısının kendisini aldattığını biliyordu ve onları öldürmek için bulundukları eve gitmişti. Fakat arabadan inmiş bir iki adım attıktan sonra geri dönmüştü. Onları öldüren başka biriydi. Ama etrafta ayak izlerinin olması, kırık alkol şişesinin bulunması ve kendisinin de oraya gittiğini kabul etmesinden dolayı karısını ve karısının sevgilisini öldürmek suçundan yargılanmış ve ömür boyu hapis cezası aldı. Shawsank Hapishanesi'nde dayak, işkence, tecavüz gibi her türlü kötü durumu yaşar. Hapishane şefinin  değerlendirmesi için verdiği tavsiyeden sonra hapishane müdürüne kadar herkesin finansal işlerini halleder. Hapishaneden kaçana kadar müdürün kirli işlerini temiz yollardan yürütür fakat hepsi geleceği için kurduğu planın parçasıdır. Yirmi yıla yakın bir süre sonra taş çekici ile kazdığı tünelden kanalizasyon boşluğuna çıkarak hapishaneden kaçar. En yakın arkadaşı olan Red ise otuz yılın sonunda hapishaneden şartlı tahliye ile çıkar ve tahliyesini yırtarak Andy’nin bahsettiği yere gider ve orada Andy’yi bulur.

Kısa Bir Düşünce Güncesi
 
       Esaretin Bedeli ilk başlarda kalitesine nazaran seyirci çekememiş ve gişelerde umduğunu bulamamış bir yapıttır. Daha sonra eserin değeri bilinmiş ve bugün en iyi filmler arasına adını altın harflerle yazdırmıştır. Bu yapıtta şüphesiz her şey vardır: Kötülük, iyilik, güzellik, dostluk, hainlik, yaşam-ölüm zıtlığı… Andy’nin hapishanedeki ilk zamanlarından itibaren aslında hakim olan düşünce kadere teslimiyettir. Geneli itibariyle bu yapıt için bunu söyleyebiliriz fakat kadere teslimiyetle beraber akıl, umut, tutku ve umursamazlık da önemli bir etkendir. Andy ilk geldiği andan itibaren kaderinin kötü cilvesi ile karşılaşmış Kız Kardeşler denilen bir grup homoseksüelin tecavüzüne maruz kalmıştır. Fakat bu durum Andy’yi pek içine kapanık biri yapmaz. Aksine bir süre sonra anatomik bilgilerle tecavüz edilmekten kurtulur ve dayak yediği için, revirde olduğu sırada hapishane şefi kız kardeşlerin başını çoktan yürüyemez hale getirmiştir. Burada önemli bir soru sormalıyız? Kadere teslim mi olmalıyız yoksa kadere karşı kendi kaderimizi kendimiz mi çizmek için çabalamalıyız? Bence Andy ikinci yolu tercih etti ve kaderini değiştirdi.
 Andy kendi kaderiyle beraber hapishane kaderini de değiştirdi. Müdürün finansal işlerini yürütme karşılığında kütüphaneye atanmış hatta bu durumu daha da ilerleterek uzun bir süre hükümete mektuplar yazmış bunun sonucu olarak da hapishane kütüphanesine fon sağlamış ve pikap, plak ve kitaplarla dolu bir kütüphane yaratmıştır. Şüphesiz atlanmaması gereken bir an vardır bu sahneler arasında. Andy kendisine getirilen kitapları almak için müdürün odasına geldiğinde kapıları kilitlemiş pikap üzerine bir plak yerleştirerek tüm hapishaneye klasik müzik dinlettirmiştir. Bu belki basit ve saçma gelebilir ama müzik sayesinde hapishane içerisindeki herkes insan olduğunu anlamıştı. Çünkü hapishaneler ıslah evidir. Islah edilmesi gereken kişileri insan olduğundan bile şüphe ettirmek değildir.

   Andy içinde hep bir şeyi diri tuttu: Umut. Umut belki günümüzde birçok gencimizin çok uzakta olduğunu düşündüğü hatta saçma olarak gördüğü bir olgudur. Fakat Andy ekseninde bu tezler çürütülüyor. Zira umut her zaman vardır.
Belki Cem Karaca’nın dediği gibidir: “Umut gönlümün ekmeği umar ha umar umar…” Ama umudu tükenen insanın yaşam damarlarından biri kopar. Andy ise bunu bilerek umudunu asla kaybetmiyor ve sonunda umduğunu buluyor da. Red’e yolladığı mektubundaki şu sözleri aklımızın bir köşesine yazmamızda çok büyük bir fayda var: “Umut iyi bir şeydir Red, belki de en iyisi. Ve iyi şeyler asla ölmez.”


Berkcan Gümüş
Edebiyat bölümü 2. Sınıf

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarihin Gemisi: İzmir Spor Klüpleri Tarihi Sayı:8

                                  TARİHİN GEMİSİ: İZMİR SPOR KLÜPLERİ TARİHİ İzmir, güzelliklerin ve ilklerin şehri. Belki güzelliğinden dolayı ilkleri yaratan belki de ilkleri yarattığı için güzel olan şehir. Anadolu’nun batı dünyası ile ilk buluştuğu, Sanayi Devrimi’nin Osmanlı İmparatorluğu’na ilk geçiş yaptığı bu coğrafyayı başka bir çağa sokan şehir. Parşömenin bulunduğu, filozofların harman olduğu yer. Tabi bunların yanında Türkiye’de sporun doğduğu ve yayıldığı diyar. Tarihin gemisi sayfamızın bu sayısında Türkiye’de sporun birçok alanında ilkleri çıkartan İzmir’in spor tarihine değineceğiz. İzmir’in İlk Sporcuları Ege Denizinin kıyısında bir liman ve körfez kenti olması dolayısıyla Avrupa ile çok yakın temasta olan ve dolayısıyla özellikle Rumların ve Yahudilerin yoğun olarak yerleştiği bir yerdir İzmir. Özellikle 19. yüzyılda Anadolulu yerel İzmir halkı köylerde tarlalarını sür...

Samet Kunt - ABD VE ABD Belgelerinde Türk Ordusu

                          ABD VE ABD BELGELERİNDE TÜRK ORDUSU        ABD’nin TSK’ya karşı takındığı düşmanca tavır yeni değil. Bu düşmanlığın köklerinde Türk Milleti’ne ve Türkiye’nin milli devletine karşı duyulan hınç yatmaktadır. Kitapta başından sonuna kadar bu düşmanlığı ve TSK’nın direncini belgeleriyle göreceksiniz. SAHTE DOST, GERÇEK DÜŞMAN ABD        Kitap 5 bölümden oluşuyor. İlk bölüm giriş mahiyetinde Türkiye-ABD ilişkisi için genel bir çerçeve sunuluyor. Holding medyası, haçlı irtica, mafya, liberaller ve PKK’dan oluşan Amerikancı cephenin TSK karşıtlığı ortaya konuyor. 12 Eylül ve Eşref Bitlis’in şehit edildiği dönem ise 2. Bölümde yer alıyor. Bu süreçte TSK’da Amerikancı bir havanın kuvvetli estiğini ancak tam olarak duruma hakim olamadıklarını görüyoruz. Hatta 1994’ten sonra TSK’nın, ABD’ye karşı başlattığı mücadelenin temelleri bu dönemde atılıyor. Necdet Ü...

Özcan Bal - Uygarlık Devlet İle Başlar

                                                UYGARLIK DEVLET İLE BAŞLAR                 Bugün devletin rolü tüm dünyada tekrardan ön plana çıkıyor. Kapitalizmin devleti küçültme tezleri bir bir iflas ederken kamuculuğun önemi artıyor. Neden Devlet?                 Tarih boyunca insanlık, ilkel zamanlardan uygar zamanlara kadar, buzul çağından volkanik patlamalara, depremlerden salgın hastalıklara, savaşlardan ekonomik krizlere kadar pek çok kriz dönemleri yaşamıştır. Bu kriz dönemlerinden çıkışın ayrı ayrı pek çok özelliği olsa da ortak olan çok önemli bir yanı var: İnsanlığın, yaşamın ve uygarlığın ilerlemesi adına çeşitli şekillerde birlik olmak. Yazımızın temel kavramı olan devlet ise insanlığı ilerleten ve kriz dönemlerinde birleştire...