HAYAT BAYRAM OLSA
Bir sene terler dökerek, hayatımızın en kritik yol
ayrımlarından birinden geçip buraya geldik. Bir meslek, bir üniversite, bir gelecek seçtik. Manisa Kavşağından
hayaller kura kura Ege Üniversitesi’nin kapılarına yürüdük. Hayaller ile
geldik. Şimdi üniversiteyi tanımaya, artık bir yetişkin olmaya, yeni arkadaşlar
edinmeye ve en önemlisi kafamızdaki hayalleri gerçekleştirmenin yollarını
aramaya başladık. Şimdi hepimizin kafasında aynı soru var. NASIL?
Türk pop müzik şarkıcısı ve söz yazarı Şenay Yüzbaşıoğlu,
hepimizin kulaklarına çalınmış neşe veren bir şarkı yazmıştı.
“Şu dünyadaki en mutlu kişi
Mutluluk verendir
Şu dünyadaki sevilen kişi
Sevmeyi bilendir
Şu dünyadaki en güçlü kişi
Güçlükten gelendir
Şu dünyadaki en bilgin kişi
Kendini bilendir”
Şarkı genel anlamıyla aslında bütün sözleriyle çok güzel bir
olumlama ve nitelik taşıyor. Bir insanın mutluluk verebilmesi, sevmeyi bilmesi,
güçlüklerden korkmadan mücadele etmesi ve en önemlisi kendini bilmesi hayatın
nasıl “bayram olacağının” formülü. Üniversite yaşamı mesleğimizi edinme süreci
içinde en çok kendimizi keşfetme ve gerçekleştirme fırsatı bulacağımız, bakış
açısı ve hedeflerimize karar vereceğimiz ve yeteneklerimizi farkına varacağımız
yer olma özelliğini taşıyor. Kendini bilme eylemi aslında birçok felsefi soruyu
sordurabilecek bir kavram. Peki esası ne?
EN BÜYÜK ENGEL
Her amaç birbirinden farklı olsa da hepsinin ortak bir
hedefi vardır o da mutluluğu bulmak ve mutluluğu kalıcı kılmaktır. İçinde
yaşadığımız sistem bizleri mutluluk aramaya yönlendirdiği için mutluluğu
yaratan olmamız gerektiği meselesi ne yazık ki gölgede kalmış durumdadır.
Mutluluk kariyerde, yemekte, kıyafette, sosyal medyada, özetle tükettiğimiz her
şeyde aranıyor. Üretmenin verdiği mutluluktan ve ürettiğimizin yarattığı
mutluluktan bizi koparmaya çalışan sistem, bize alternatif olarak sunduğu
araçlar ile mutsuzluk kaynağı olmaya başlamış durumdadır.
Tüketim çılgınlığının bize önerdikleri şunlardır; sürekli
tüketmek, bireyselliğe hapsolmak, doyumsuz ve duyarsız bir insan olup
çıkmaktır. Bunların dayandığı nokta, insanlığın değerleri değil; suni ve
yaratılan değerlerdir. Bunun sonunda insanlar için herhangi bir mutluluk yok.
Sadece çürümesi istenen insanlık değerleri, yalnızlık ve karamsarlık var.
Kapitalizm, arkadaşlık kültürünün de en büyük düşmanıdır.
Kişinin en yakın arkadaşıyla arasına bireyci hazzı koyar. Öyle ki
birbirlerinden daha iyi olma yarışına sürükler, beraber iyi olma çabasına
değil. Ayrıca insanlığın birikimini yansıtan; bilim, sanat, edebiyat,
felsefeyle ilişki kurmayı reddeden, kişinin bilgisizliğinden bir mutluluk
kaynağı yaratmaya çalışmak aydınlanmaya karşı çıkan modern bir cahiliye
döneminin ta kendisidir.
MUTLULUĞUNU YARATMA
“Kuşun hiç şaşmadan uçabilmesi, kanatlarına değil yanılmayan
bakışlarına bağlıdır.”
Panait Istırati-Mihail
Panait Istırati bu sözü söylerken elbette ki sistemin önümüze
sunduğu gibi hedeflere koş, başka hiçbir şekilde kendini var etme demiyordu.
Yanılmayan bakışlardan kastı özellikle dünyaya bakış perspektifimizin inşası,
erdem ve ahlak prensiplerimizin oturmasıydı. Mesele hayatımıza ve hayallerimize
dair gidişatta adımlarımızı atarken işte bu prensipler etrafında var olmak.
Kendini gerçekleştirmek ve kendini öğrenmek sistemin yönlendirmeleriyle değil,
kendi ideallerimizle “hiç şaşmadan uçabilmek” ile olabilir.
Mutluluğu yaratmak en başta insanı insan yapan değerleri
kucaklama ile başlar. Bilim, Sanat, Felsefe, Spor ve Edebiyat’tan beslenmek
kendini gerçekleştirme yolunda en büyük adımlardan bir tanesidir. Çünkü var
olma çabası üretmek ile olur. İnsan tarihte her zaman ürettikleri ile var oldu.
Fakat burada bir parantez açmakta yarar var. Üretmek sadece satılacak bir ürün
oluşturmak, pazarlanacak bir teknik yaratmak değildir. Üretmek sadece somut bir
madde var etmek değildir. Sevgi de üretilebilir, mutluluk da.
“Şu dünyadaki en zengin kişi, gönül fethedendir” diye devam
ediyor Şenay Yüzbaşıoğlu şarkısına. Hayallerimizi şekillendirirken gönül
fethetmek; beraber var olabileceğin ve var edeceğin insanlar ile buluşmakla
olur. Yaptığın her eylemin karakterini şekillendirdiğini ve ortaya koyduğunu
bilmek ile başlar. Özellikle yaşam alanında ki sorunlara duyarsız kalmayan,
hayatı her anlamda ve herkes için bayram etme çabasından şaşmayan kuşlar
olmaktır bizlere düşen. Belki yapılar veya heykeller sonsuza ulaşmayabilir fakat
insanlık birikimi kuşaktan kuşağa, yüzyıldan yüzyıla bu yolda yürüyecektir.
''Kuş olsun, insan olsun.
Yalnızlık sevmeyi bilmeyenlerin icadı.''
Atatürkçü Düşünce Topluluğu Başkanı
Ege Üniversitesi Biyoloji 3. Sınıf öğrencisi
Göksu Nacar
Yorumlar
Yorum Gönder