Ana içeriğe atla

PDR Adayının Sıradan Bir Günü Sayı:8


                                                PDR ADAYININ SIRADAN BİR GÜNÜ 


     İnsanın en sevdiği şarkıyı alarm olarak kullanmasının kötü bir fikir olduğunu tekrar anladım. Alarmı üçüncü kez ertelediğim için artık kalkmak zorundayım. Neyse ki staj günlerimde giyeceğim eşyaları önceki geceden hazırlamayı adet edindim. Hızlıca giyinip çıktım evden. Koşar adım yol üstündeki fırına girdim. İki yıldır her sabah hep aynı şeyi aldığım için Serkan ağabey poşetimi hazırladı biz hoşbeş yaparken. Fırından aldığım poğaçaların birini metroda  diğerini ise staj yaptığım okulun kapısından içeri girmeden hemen önce bitirdim. Okulun bahçesinde kimse yoktu. Herkes çoktan derse girmişti. Okulun psikolojik danışmanları için ayrılmış odaya doğru yürürken, okulun yan tarafında üç tane 8. sınıf öğrencisinin bir çocuğu sıkıştırdıklarını fark ettim. Çocuk 10-11 yaşlarında olmalıydı ve korkudan ağlıyor. Onlara doğru yaklaştım. Büyüklerden biri çocuğun elindeki tostu çekip aldı. Bir diğeri çocuğun cebinden parasını almaya çalışıyordu. Adımlarımı onlara doğru hızlandırdım. Beni görünce üçü de kaçtılar. Ürkütmemeye çalışarak çocuğun yanına yaklaştım. Ağlamaktan konuşamıyordu. Önce biraz sakinleşmesini bekledim. İyi niyetle bile olsa yapacağım yanlış bir yaklaşım, konuşma veya davranış çocuğu kötü etkileyebilir. O yüzden artık güvende olduğuna dair telkinler verip onu rehberlik servisine götürdüm. O odada beklerken ben odanın hemen dışında hocama gördüklerimi anlattım. Hocam çocukla yalnız görüşmek istedi ve bana gidebileceğimi söyledi. Bundan sonrası benim yeterliliğimin dışında kalıyor.

    Stajdan çıktıktan sonra Bornova’ya dönmek yerine Konak’ta kalmayı tercih ediyorum. Deniz kenarında yürürken çevrem çok kalabalık. Yanımdan geçen bir çift dikkatimi çekiyor. Seksenlerinde olmalılar, kol kola sohbet ederek geçiyorlar. Bir baba pusetteki çocuğuna mamasını yediriyor. Bir arkadaş grubu neşeli bir sohbetin içinde. Bir banka oturuyorum. Bisikletli bir adam peşinden koşan çocuğu görünce duruyor. Çocuğu az önce melodika çalıp para kazanmaya çalışırken görmüştüm. Adam çocuğa binmek isteyip istemediğini soruyor. Çocuk biraz mahcup sürmeyi bilmediğini sadece çok beğendiğini söylüyor. Adam “Öğrenmek ister misin?” diye sorunca çocuğun gözleri parlıyor. Çocuğu bisiklete bindiriyor. Tane tane ne yapması gerektiğini anlatıyor. Düşmesin diye tutuyor bir taraftan. Uzun süre onları izliyorum. Sonra sabah staj okulumda yaşadıklarım aklıma geliyor. İki çocuğu da kafamda karşılaştırmaya başlıyorum. İkisi de masum ikisi de yardıma muhtaç. Ancak biri merhametli bir biriyle karşılaşmış, diğeri ise acımasız yaşıtlarıyla. O çocukların da bir suçu olmadığını düşünüyorum esasen. Çünkü bir insanı merhametli yapan ona verilen eğitimdir. Ailenin eğitimi, okulun eğitimi gibi...

 Aklıma şu an geldi ben de bir eğitimciyim ve dünyanın tüm çocuklarını yetiştirme imkanım olmasa da bir kısmının hayatına ben de dokunacağım. Evet şimdi karar verdim. Göreve ilk başladığım andan emekli olana kadar en büyük hedefim şu olacak, “merhametli olmayı öğretmek.” Bu kararı aldım ve şimdi daha çok mutluyum. Bu mutlulukla eve dönerken dünyayı güzelleştirmenin ne kadar kolay olduğunu düşünüyorum. İyi ki de çocuklara dokunabileceğim bir mesleği seçmişim.



Rabia nur Ağar
Ayşe Tansık

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tarihin Gemisi: İzmir Spor Klüpleri Tarihi Sayı:8

                                  TARİHİN GEMİSİ: İZMİR SPOR KLÜPLERİ TARİHİ İzmir, güzelliklerin ve ilklerin şehri. Belki güzelliğinden dolayı ilkleri yaratan belki de ilkleri yarattığı için güzel olan şehir. Anadolu’nun batı dünyası ile ilk buluştuğu, Sanayi Devrimi’nin Osmanlı İmparatorluğu’na ilk geçiş yaptığı bu coğrafyayı başka bir çağa sokan şehir. Parşömenin bulunduğu, filozofların harman olduğu yer. Tabi bunların yanında Türkiye’de sporun doğduğu ve yayıldığı diyar. Tarihin gemisi sayfamızın bu sayısında Türkiye’de sporun birçok alanında ilkleri çıkartan İzmir’in spor tarihine değineceğiz. İzmir’in İlk Sporcuları Ege Denizinin kıyısında bir liman ve körfez kenti olması dolayısıyla Avrupa ile çok yakın temasta olan ve dolayısıyla özellikle Rumların ve Yahudilerin yoğun olarak yerleştiği bir yerdir İzmir. Özellikle 19. yüzyılda Anadolulu yerel İzmir halkı köylerde tarlalarını sür...

Samet Kunt - ABD VE ABD Belgelerinde Türk Ordusu

                          ABD VE ABD BELGELERİNDE TÜRK ORDUSU        ABD’nin TSK’ya karşı takındığı düşmanca tavır yeni değil. Bu düşmanlığın köklerinde Türk Milleti’ne ve Türkiye’nin milli devletine karşı duyulan hınç yatmaktadır. Kitapta başından sonuna kadar bu düşmanlığı ve TSK’nın direncini belgeleriyle göreceksiniz. SAHTE DOST, GERÇEK DÜŞMAN ABD        Kitap 5 bölümden oluşuyor. İlk bölüm giriş mahiyetinde Türkiye-ABD ilişkisi için genel bir çerçeve sunuluyor. Holding medyası, haçlı irtica, mafya, liberaller ve PKK’dan oluşan Amerikancı cephenin TSK karşıtlığı ortaya konuyor. 12 Eylül ve Eşref Bitlis’in şehit edildiği dönem ise 2. Bölümde yer alıyor. Bu süreçte TSK’da Amerikancı bir havanın kuvvetli estiğini ancak tam olarak duruma hakim olamadıklarını görüyoruz. Hatta 1994’ten sonra TSK’nın, ABD’ye karşı başlattığı mücadelenin temelleri bu dönemde atılıyor. Necdet Ü...

Özcan Bal - Uygarlık Devlet İle Başlar

                                                UYGARLIK DEVLET İLE BAŞLAR                 Bugün devletin rolü tüm dünyada tekrardan ön plana çıkıyor. Kapitalizmin devleti küçültme tezleri bir bir iflas ederken kamuculuğun önemi artıyor. Neden Devlet?                 Tarih boyunca insanlık, ilkel zamanlardan uygar zamanlara kadar, buzul çağından volkanik patlamalara, depremlerden salgın hastalıklara, savaşlardan ekonomik krizlere kadar pek çok kriz dönemleri yaşamıştır. Bu kriz dönemlerinden çıkışın ayrı ayrı pek çok özelliği olsa da ortak olan çok önemli bir yanı var: İnsanlığın, yaşamın ve uygarlığın ilerlemesi adına çeşitli şekillerde birlik olmak. Yazımızın temel kavramı olan devlet ise insanlığı ilerleten ve kriz dönemlerinde birleştire...